top of page

“Erken Seçim” gündeminde iki ülke: İngiltere ve Fransa

  • Yazarın fotoğrafı: Sude Yılmaz
    Sude Yılmaz
  • 3 Tem 2024
  • 6 dakikada okunur

Brussels Crow’dan hepinize merhaba! Brüksel’den, Avrupa’nın başkentinden gündem maddelerini sizlere aktarmaya devam ediyoruz. Bu haftanın en çok konuşulan konuları, Fransa’nın erken seçime gitme kararıyla 29 Haziran’da başlayan Fransa Seçimleri ve 4 Temmuz’da gerçekleşecek olan erken İngiltere Seçimleri. Aşırı sağın Avrupa’da yükselmeye başlamasıyla giderek daha önemli bir gündem haline gelen seçim sürecine bu haberimizde birlikte göz atacağız ve olası sonuçlar hakkında bilgi edineceğiz.


ree

4 Temmuz 2024 İngiltere Seçimleri


2019 yılında Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti genel seçimlerde büyük bir zafer kazanmış ve Avam Kamarası’nda 365 sandalye elde etmişti. Jeremy Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi ağır bir yenilgi alıp 203 sandalye kazanabilirken seçimlerin ana teması Brexit’ti ve Johnson “Get Brexit Done” sloganıyla büyük destek toplamıştı. Bu seçim sonrası beklenti, yeni seçimin 2024 sonbaharında gerçekleşmesiydi; ancak İngiltere Başbakanı, Mayıs ayı içerisinde Buckingham Sarayı’na giderek Kral III. Charles’tan Avam Kamarası’nı feshetme talebinde bulundu ve şimdiki seçim sürecini başlattı.


İngiltere’de seçimlerin nasıl yapıldığı hakkında biraz bilgi vererek başlayalım. Son seçimler Aralık 2019 tarihinde gerçekleşti. İngiltere’de seçimler beş yılda bir yapılıyor. Birleşik Krallık genelinde toplamda 650 seçim bölgesi bulunuyor. Seçmenler, Avam Kamarası’nda kendi bölgelerini temsil etmesi için sandığa giderek milletvekili seçiyor. En çok milletvekili çıkaran partinin başkanı Başbakan seçilirken Kral tarafından da hükümeti kurmakla görevlendiriliyor. Adayların birçoğu belirli bir siyasi partiyi temsil ediyor fakat bazıları da bağımsız olarak yarışıyor.


İngiltere’de son yapılan seçimlerde, Avrupa’da da yükselişe geçen sağ partilere benzer şekilde, Muhafazakar Parti 80’den fazla sandalye farkıyla Avam Kamarası’nda çoğunluğu sağlamıştı. Bir sonraki seçimin ise yasalara göre Ocak 2025’e kadar yapılması gerekiyordu. Fakat bu süreçte beklenmedik bir olay gerçekleşti ve Başbakan Rishi Sunak, yeni açıklanan kararla 4 Temmuz tarihinde sandığa gidileceğini duyurdu. Bu karar, 14 yıl sonra Muhafazakar Parti’nin belki de iktidardan düşmesine yol açabilecek altı haftalık bir kampanya başlatmış oldu.


Peki, bu erken seçimin ardında hangi faktörler yatıyor? İngiltere’de son yapılan seçimlerden bu yana ekonomik durumun hızla kötüleşmeye başlaması, erken seçime giden yolun ilk taşını oluşturuyor. Mevcut olan Muhafazakar Parti hükümeti döneminde gerçekleşen bu kötü gidişattan sonra Başbakan Sunak’ın erken seçim kararı almış olması şaşkınlıkla karşılanıyor. Anketlere göre de Muhafazakar Parti, muhalefetteki İşçi Partisi’nin çok gerisinde yer alıyor. Financial Times’ın yayımladığı son ankete göre; İşçi Partisi %44,3, Muhafazakar Parti %23,2, Reform Partisi %11,5, Liberal Demokratlar %9,4 ve Yeşiller %6,2 oy elde etmiş. Akademisyenler, Sunak’ın erken seçime gitme kararında etkili olan en büyük gerekçenin ekonomik kaynaklı olduğunu söylüyor. Ekonomik iyileşme umutlarının azaldığını gören Başbakan’ın halk tarafından gelen baskıları azaltmak amacıyla erken seçim kararı aldığı düşünülüyor. Bu baskının temel sebebine bakıldığında, sayısal verilere göre Muhafazakar Hükümeti’nin 2024 yılında ekonomik büyümede %1’in üzerine çıkmayı hedeflerken, ekonomide yılın ilk üç ayında %0,6’lık büyümenin gerçekleşmesi, iyileşme beklentilerinin zayıflamasında büyük etkiye sahip.


2021 yılından bu yana kamuoyu yoklamalarında gerileyen Muhafazakar Parti döneminde, enflasyon oranları, özellikle enerji ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle yüksek seviyelerde seyrederken, hükümet yaşam maliyetlerindeki artışı hafifletebilmek ve ekonomik büyümeyi teşvik edebilmek amacıyla çeşitli önlemler almıştı. Fakat halk bu önlemleri yeterli bulmamış olacak ki, muhalefette yer alan İşçi Partisi ile mevcut hükümet arasındaki oy farkı anketlere göre hızla kapanıyor. Şu anki duruma bakıldığında mevcut anketlere göre İşçi Partisi’nin yarışa açık ara önde başladığı görülüyor. Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan BBC'nin politika editörü Chris Mason’a göre partideki bazı siyasetçiler bundan sonra "gidişatın pek de iyi olmayabileceğini" ve seçmenlerin bir an önce söz sahibi olma arzusuna bakıldığında tarihi ertelemenin Muhafazakarların yenilgisini daha da kötüleştirme riski taşıyabileceğini düşünüyor. Chris Mason ayrıca Sunak'ın bu noktada en azından bazı hedeflerini yerine getirdiğini ya da yerine getirme yolunda olduğunu belirtiyor. Son enflasyon verilerindeki düşüşün hükümet tarafından bir başarı olarak değerlendirilebileceğini söyleyen Mason, şöyle devam ediyor:

"Elbette bu sadece hükümetin yaptıklarından kaynaklanmıyor. Ama enflasyon çok yükseldiğinde hükümetler suçlanıyor, bu nedenle enflasyon düştüğünde bir miktar kredi almak istemeleri de mantıklı. Ayrıca daha geniş ekonomik tablo da şu anda biraz daha parlak görünüyor."


Muhalefet bölgesinde elbette yalnız İşçi Partisi bulunmuyor. Göçmen karşıtı aşırı sağcı olarak tanımlanan Reform Partisi anket sıralamalarında üçüncü sırada yer alıyor. Ülke genelinde eşit şekilde dağılan bir desteğe sahip olduğundan dolayı partinin parlamentoda ne kadar sandalye elde edebileceği kestirilemeyen konular arasında. Önceki yıllarda üçüncülük sırasında Reform Partisi yerinde bulunan ve 2010-2015 yılları arasında Muhafazakar Parti ile koalisyon hükümeti yürüten Liberal Demokratlar ise %10 oranında yakaladıkları oy istikrarıyla devam ediyor.


İngiltere erken seçimlerinde gündemi en çok meşgul eden bir diğer konu ise göçmen meselesi. 2023 yılında yapılan Ipsos MORI Anketi sonuçlarına göre İngiliz halkının %60'ı göçmen sayısının yüksek olduğunu düşünüyor ve %45'i bu durumun ülke üzerinde olumsuz etkileri olduğunu belirtiyor. Özellikle ekonomik yük ve iş fırsatlarının azalması gibi konularda endişe duydukları belirtiliyor. Halkın bu görüşleri mevcut erken seçime de doğrudan yansıyor. Hükümette bulunduğu dönemde Başbakan Rishi Sunak, İngiltere hükümetinin ülkeye yasa dışı yollarla giren bazı sığınmacıları Doğu Afrika ülkesi Ruanda'ya gönderme planının genel seçimlerden önce yürürlüğe gireceğini söylemişti. Bu politikasını Başbakanlık döneminin önceliklerinden biri haline getiren Sunak, uygulanacak politika sayesinde insanların küçük teknelerle Manş Denizi’ni geçmekten vazgeçeceklerini umduğunu belirtmişti. Fakat 4 Temmuz tarihinde yapılması beklenen seçimleri duyuran Sunak, “Ruanda Programı”nın yeniden seçilmesiyle yürürlüğe gireceğini söyledi. İşçi Partisi ise bu plana karşı çıkarak seçilmeleri halinde “Ruanda Planı”ndan vazgeçeceklerini belirtti. 240 milyon sterline mal olan bu plan için iki parti arasındaki keskin fikir ayrılığı, seçimde rol oynayacak en büyük faktörlerden biri gibi gözüküyor. Ülkedeki ulusal sınırların kontrolünü kaybettiği ve göçmen akımı altında olduklarını düşünen halkın hangi taraftan yana oyunu kullanacağı önümüzdeki günlerde belli olacak. Seçimler tamamlanıp oylar sayıldıktan sonra Kral III. Charles, en çok milletvekili çıkaran partinin liderinden Başbakan olmasını ve hükümeti kurmasını talep edecek; ikinci sırada yer alan partinin lideri ise muhalefet lideri konumunda yer alacak. Sonuçlardan sonra eğer hiçbir parti kendi milletvekilleriyle yasa geçirecek mutlak çoğunluğa ulaşamazsa, en çok oy alan parti koalisyon veya azınlık hükümeti kurma hakkına sahip olacak.


30 Haziran - 7 Temmuz 2024 Fransa Seçimleri


Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un liderliğindeki iktidar koalisyonunun, 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük kayıplar yaşaması sonrası Fransa da erken seçime gitme kararı almıştı. Yapılan son seçimlerde aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (Rassemblement National, RN) büyük bir başarı elde ederken, Macron’un partisi L'Europe Ensemble birçok koltuğunu kaybetmişti. Bu durum sonrası Ulusal Meclis’i fesheden Emmanuel Macron, erken seçime gitme kararı almıştı.

ree

Seçimin yapılmasındaki asıl amaç, mevcut siyasi belirsizliği ve parlamento ile hükümet arasındaki uyumsuzlukları çözmekti. Yaptığı tüm açıklamalarda aşırı sağın yükselişinin kabullenilemez olduğunu belirten Macron, Fransız halkına "kendi kaderlerini tayin etme" fırsatı vermek istediğini ifade etmişti. İlk turu 30 Haziran tarihinde tamamlanan seçimlerden gelen ilk verilere göre, mevcut olarak Ulusal Birlik Partisi (RN) ilk turda oyların %33,15'ini alarak önde ilerliyor. Bu yüzdeliği, sol partilerden oluşan Yeni Halk Cephesi (NFP) %28,14, Macron'un partisi Ensemble %21,27 ve diğer sağ partiler %10,22 oy oranıyla takip ediyor.


İlk gelen verilerden sonra Fransız halkı sokaklara dökülerek duruma karşı olan tepkilerini dile getiriyor. Fransa tarihinde ilk kez aşırı sağcı bir partinin birinci sıraya yerleşmiş olması, halkın bir kesiminde ciddi bir endişeye yol açıyor. Euro News’in haberine göre Fransa'da Yeni Halk Cephesi (NPF) ittifakı liderleriyle başkent Paris'te bir araya gelen sol seçmenler, erken genel seçimlerin ilk turundan aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi'nin (RN) birinci çıkmasıyla hayal kırıklığı yaşıyor. Aşırı sağa karşı kitlesel bir protestoya dönüşen mitinge katılan pek çok NPF seçmeni, yaşadığı hayal kırıklığını ifade ederken kimileri de hala umutlu olduklarını dile getiriyor.


Yaşanan aşırı sağ başarısından sonra merkez ve sol partiler, ikinci turda aşırı sağa karşı işbirliği sinyalleri vermeye başladılar. Cumhurbaşkanı Macron, sonuçların açıklanmasının hemen ardından yaptığı açıklamada, yüksek katılımın "siyasi durumu netleştirme" arzusunun göstergesi olduğunu söyledi. Seçime dair değerlendirmelerde bulunan aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon ise bu sonucun "Emmanuel Macron'a ağır ve tartışılmaz bir yenilgiyi tattırdığına" inandığını ifade etti. Fransa basınında yer alan haberlerin birçoğunda ise Macron’un seçim kararının kendi sonunu getirdiğinden bahsediliyor. Seçim süreci boyunca değerlendirmelerde bulunan Challenges dergisinin "2024 genel seçimleri: Kral Macron'un saltanatının sonu" başlıklı haberinde, Macron'un Meclisi feshederek kendi düşüşünü tetiklediği belirtiliyor.


Seçimde yükselen sağ parti ise verdiği vaatlerle gündemde kalmaya devam ediyor. Ulusal mecliste çoğunluğu sağlamaları halinde, liderlerinden Jordan Bardella’nın başbakan olacağı vaadiyle yola çıkan RN partisi, bu durumda Fransa’yı Bardella ve Macron’un birlikte temsil ettiği yeni bir dönemi başlatacak. Ayrıca çoğunluk sağlamalarıyla, göçmenler hakkında izleyecekleri yol haritasının da Macron’un uygulamalarından çok farklı olacağı bekleniyor. RN partisinin genç lideri konu hakkındaki konuşmalarında en çok “Fransa’ya göç akışları büyük ölçüde azalacak” ifadesine yer veriyor. Bu durumun, Fransa’da bulunan azınlıklar üzerinde yarattığı korku ise şimdiden hissedilmeye başladı. Politico’da yer alan ankete göre Fransa'daki bazı bölgelerde, özellikle göçmen nüfusunun yoğun olduğu yerlerde, insanlar aşırı sağcı bir partinin iktidara gelmesi halinde hayatlarının daha da zorlaşacağından korkuyorlar. Örneğin, Saint-Denis gibi bölgelerde yaşayan göçmenler ve azınlıklar, aşırı sağın politikalarına karşı ciddi bir endişe duyuyorlar. Bu endişe, Marine Le Pen ve Jordan Bardella gibi aşırı sağcı liderlerin göçmen karşıtı söylemleriyle daha da artıyor. Seçimlerin sonucunda RN’nin güçlenmesi durumunda göçmenler ve azınlıklar için daha zorlayıcı politikaların uygulanacağı bekleniyor. Bu durum karşısında göçmen grupların nasıl bir yol izleyeceği ise önümüzdeki günlerde belli olacak.


7 Temmuz Pazar günü tamamlanacak olan Fransa seçimlerinden sonra Fransa, yeni politikalarıyla aşırı sağın en çok hissedildiği yerlerden biri olacak ve uzun bir süre daha Avrupa gündeminden düşmeyecek gibi gözüküyor

 
 
 

Yorumlar


bottom of page